Süper Lig’in 27. haftasında Okan Buruk yönetimindeki Galatasaray ile Sergen Yalçın yönetimindeki Antalyaspor ile karşı karşıya geldi. Galatasaray sahadan 2-1 galip ayrıldı.
Mücadele sonrası Milliyet Gazetesi yazarları karşılaşmayı değerlendirdi.
Yorgun Galatasaray zorlandı / Osman Şenher
Üst üste gelen maçlar, bir de bunun üstüne Avrupa’dan elenmek Galatasaray’ı hem fizik olarak hem mental olarak çok fazla yormuş… Futbolcular kaybedilen her puanın telafisinin zor olacağını bilmelerine rağmen belli bir kapasitesinin üzerine çıkamıyor. Sergen Yalçın benim hayran olduğum bir hocadır. Antalyaspor’a da elindeki kadro çok güçlü olmamasına rağmen iyi futbol oynatıyor. Ama ne yaparsan yap bir yerde kalite ön planda oluyor.
Galatasaray orta sahada rakibine üstünlük sağlayamıyor. Kerem ve Torreira maalesef o kadar çok pas hatası yapıyor ki bu da takımın dengelerini bozuyor, rakibine hücum şansı veriyor. Tete, ne ümitlerle alındı, şu anda ‘bu nasıl futbol’ diyoruz. Dün gece takımına bir penaltı kazandırdı (o pozisyon da çok ince bir pozisyon). Rakip kontrolsüz olarak Tete’nin ayağına vurmasa hakem penaltıyı vermezdi. Aynı Tete, boş kaleye de topu atamadı. Takımına fazla katkı sağlayamıyor.
Icardi’nin yokluğunda santrfor olarak sahaya çıkan Vinicius’un fiziği iyi. Koşuyor, baskı yapıyor, ama Galatasaray’da oynamak için futbolcu kalitesi, tekniği yetersiz. Sol bekte oynayan Köhn ise bilhassa hücuma çıktığı zaman çok etkili, daha başarılı. Fakat defansif görevinde Erdoğan karşısında çok zorlandı.
Her şeye rağmen iyi bir transfer. O da takımına penaltı kazandırdı. Kerem’in atışı da direğe takıldı.
Ben bir futbolcunun üst üste penaltı atmasına karşıyım. Kerem iki gol atmışsın, bırak o penaltıyı da başka bir arkadaşın kullansın. Ama o da skor ürettikçe moral bulduğu için dün gece ‘ben atayım’ dedi. Burada önemli olan Galatasaray’ın üç puanı alıp, yarışa kayıpsız devam etmesiydi. Perşembe günü Karagümrük ile kupa maçı, pazar günü de Beşiktaş ile ligde derbi oynayacak. Artık bundan sonraki maçlarda da güzel, iyi futbol beklenmesin.
Antalyaspor’a gelince en azından bir puan almak için çok mücadele ettiler. Onların da bir topu direkten döndü. Maçı berabere de bitirebilirlerdi.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu / Tolga Ersarı
Perşembe gecesi Prag’da derin bir travma yaşayan Galatasaray, Antalyaspor karşısında bu travmanın etkilerini ciddi bir biçimde hissetti. Tıpta “ Travma Sonrası Stres Bozukluğu ” olarak adlandırılan olayın sahaya yansımış biçimini izledi futbolseverler.
Gerçekten de şampiyonluk yarışındaki kritik Antalyaspor mücadelesinde, özellikle de ilk yarıda etkili bir görüntü sergileyemedi Galatasaray. Bunun temel nedenleri olarak Prag’da yaşanan ağır travmanın getirdiği mental ve bunun tetiklediği fiziksel yorgunluk, ikinci ve üçüncü bölgede kaybedilen toplar, Tete ve Vinicius’un etkisiz oyunları ile bununla alakalı olarak maçtan yedi saat önce açıklanan ceza nedeniyle sahada yer alamayan Icardi’nin yokluğunda hücum bölgesinin pusulasız gemiye dönmesi sayılabilir. Tabii rakip Antalyaspor’un başarılı performansını da göz ardı etmemek gerekir. Kırmızı- beyazlılar, kompakt ve temaslı oyunla Galatasaray karşısında etkili oldular. Özellikle kendi sağ kanatlarını çok etkili kullandılar. Elbette bunda, Kerem Aktürkoğlu’nun savunma desteği sunmaması da rol oynadı.
Ancak aynı Kerem Aktürkoğlu’nun iki golüyle iki kez öne geçmeyi ve maçı kazanmayı bildi Galatasaray. İkinci yarıdaki penaltıyı kaçırması, sarı- kırmızılıların zorlandıkları maçta rahatlamalarını ve belki de skoru daha da arttırabilmelerini engelledi. Bu nedenle de hakemin bitiş düdüğüne kadar öldü öldü dirildi Galatasaray. Esasen ikinci penaltıyı Kerem Aktürkoğlu’nun kullanması doğru bir tercih değildi.
Bununla birlikte ikinci yarıya Tete ile başlanmaması son derece doğruydu. Kaan Ayhan’ı Tete’nin yerine sahaya sürüp sağ beke yerleştiren Okan Buruk, Barış Alper Yılmaz’ı da sağ açığa çekti. Buruk’un Vinicius – Zaha değişikliği için 70. dakikayı beklemesi ise gereksizdi. Bu değişiklik de ikinci yarının başında yapılmalıydı. Tabii Zaha’nın da Galatasaray’ın oyununa çok büyük bir katkı sağladığını söyleyemeyiz. Oyuncunun gittikçe düşen performansı hem kendisi hem de sarı- kırmızılı teknik yönetimin düşünmesi gereken ciddi bir sorun.
Galatasaray’ın yaşadığı travmanın ağırlığı, bugüne kadar belli bir çizginin altına asla düşmeyen Muslera ve Torreira gibi oyuncuların performanslarına yaptığı olumsuz etkiden de anlaşılabilir. Bununla birlikte Nelsson ve Köhn’ün etkili performanslarıyla ön plana çıktıklarını da belirtmek gerekiyor. Nelsson, savunmada çok kritik müdahaleler yaptı. Köhn de özellikle ofansif anlamda çok katkı sağladı. Kerem Aktürkoğlu’nun ikinci yarıda kaçırdığı penaltı, Köhn’ün hücumda olduğu bir pozisyonda geldi. Alman futbolcunun transferinin Sparta Prag maçına yetiştirilememesi gerçekten kabul edilebilir bir şey değil.
Antalyaspor çok iyi mücadele etti ve ağır travma altındaki Galatasaray’ı çok zorladı. Sarı- kırmızılıların bu kadar zorlandıkları ve çok da iyi oynamadıkları böyle bir karşılaşmadan üç puanla ayrılmaları çok büyük önem taşıyor. Çünkü şampiyonluk yarışında böyle maçlar belirleyici oluyorlar. Kısacası Beşiktaş derbisi öncesi – tabii önce Perşembe akşamı kupada Karagümrük maçı var – Galatasaray için bu üç puan gerçekten de altın değerinde.
Son olarak, hem sahadaki hem de VAR’daki hakemler sınıfta kaldılar. Gerçi biz buna artık alıştık, değil mi? Esasen en büyük sorun da bu zaten!